9 Şubat 2011 Çarşamba

Bir Zamanlar Okçu'da

Ah kim derdi kaçmak için fırsat kolladığımız köyün burnumda tüteceğini. Daha dün gibi aklımda 'Bu köyden bişi olmaz, bi işe kapak atsak da kurtulsak şu dereden' deyişimiz. Oysa çok sıkıldığımızı sandığımız o zamanlar aslında ne çok eğleniyormuşuz. Ne kadar da mutluymuşuz üçkuruş salata parasını akşam üzeri tarlada cebimize koyup heybesi yaş yonca tepili eşeği eğerlerken. Basması eski şalvardan bozma baş ipiyle bağlı minderin üstünde yanlamasına oturup köye doğru gelirken. Terli, yorgun ve gururlu. Aslında ne kadar da mutluymuşuz. Her gün bir kaç kez gördüğümüz tanıdığa, komşuya, yolda o gün ilk kez görüyormuş gibi 'Napan, nerden gelin nereye giden' derken çok mutluymuşuz. Yanımızdan hızla geçip tozunun altında bırakacak arabalar ve onların gidebileceği yollar yokken. Ve de köye yaklaşınca burnumuza gelmeye başlayan etsiz badılcan aşı için hazırlanan soğanın kavruklama kokusunu duyarken, mutluymuşuz.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Suyumuzu gaptırmayalım!

Okçu Köyü Derneği aşağıdaki yardım çağrısını yaptı duyurulur:

Dikkat çok önemli
Sevgili okçu köyü halkına
İl özel idarenin aralık 2009 tarihinde aldığı kararla köyümüz suyunun köyümüzle alakalı olmayan başka amaçlarla kullanılması için karar alınmıştır. köy muhtarlığımız bu kararın yürütmesini durdurmak amacıyla avukat tutarak dava açmıştır. Mahkene ve avukat masraflarını bu güne kadar muhtarlığımız ve köy derneği karşılamış ancak geldiğimiz noktada ne muhtarlığımız ne de köy derneği hesabında para kalmamıştır. Son olarak avukata ödeyeceğimiz bir miktar borcumuzu ne yazık ki ödeyemedik.
Az çok demeden herkesin bu işe katkısını bekliyoruz şu anda çok zor durumdayız gelinen noktadan geri dönersek ne yazık ki dava düşecek ve suyumuza el koyacaklar.Tüm halkımızın dernek hesabına az çok demeden çok acil katkılarını bekliyoruz
Hesap numaramız:
Okçu Köyü yardımlaşma derneği
Ziraat bankası
TR39 0001 0008 8743 1719 7150 01

27 Temmuz 2010 Salı

Okçu Köyü'nde Vals

"Okçu Yaz Şenliği 2010"un eğlence bölümü bu kez batı dansıyla başladı.

15 Temmuz 2010 Perşembe

Okçu'da Yaz Şenliği

Geleneksel Okçu Yaz Şenliği 3 Temmuz Cumartesi 2010 günü Eskişehir Okçu Köyü'nde yapıldı. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen şenlik için köye bini aşkın Okçulu ve misafir geldi. Eski ilkokul avlusundaki şenlik birbirini yıllardan beri görmeyen akraba ve arkadaşların buluşmasına ve anıları tazelemesine gerekçe oldu. En yüksek katılımın gerçekleştiği bu yılki şenlikte köyü tanımayan yeni nesil Okçulu çocuklar da yapılan yarışma ve kaynaşma etkinlikleriyle birbiriyle tanışıp kendi köyünden arkadaş edinme fırsatı buldu. Beylikova kaymakamı, Eskişehir il özel idare meclis üyeleri ve çok sayıda yabancı misafir, keyifle izlediği şenlikten güleryüzle ayrıldı.

Mezarlık ziyareti ve Okçu göleti gezileriyle başlayan etkinlikler akşam üzeri okul avlusunda verilen yemekle devam etti. Tören programı, Hüseyin Akçakca'nın sunumuyla muhtar, tertip komitesi ve Okçu Köyü Derneği yetkililerinin kısa konuşmalarıyla başladı. Dansla başlayan eğlence, yöresel oyun havaları ile renklendi. Derneğe gelir amacıyla 5 liraya satılan piyango biletleri kısa sürede satıldı. Yardımsever Okçulular'ın bağışladığı küçük armağanlar büyük ilgi gördü.

Daha sonra genç ve yaşlılardan kurulu iki grubun bilgi yarışması ile çocuk dans yarışmaları yapıldı. Hüsamettin Tuncer ile Cansın İpek'in kendi sazıyla çalıp söyledikleri türkülerin ardından serbest eğlence başladı. Kaval havası, çiftetelli gibi oyun havalarında genç, yaşlı, kadın, erkek tüm Okçulular bir arada eğlenip dans etti. Gecenin sonunda şenliğin yapıldığı, köy tüzel kişiliğine devredilen eski ilkokul avlusu ve binalarının bağış kampanyasıyla tamir edilip yenilenmesiyle köye sosyal tesis kazandırılması, Eskişehir'de havasız salonlarda yapılan düğünlerin burada yapılması konusunda fikir birliğine varıldı.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Okçu'nun orta yeri ŞENLİK

Geleneksel Okçu Köyü Yaz Şenliği, yeni adresi olan eski ilkokulun avlusunda hak ettiği ilgiye kavuştu. Herkesin anılarında yeri olan yeni şenlik alanına en çok yaşlılar sevindi kolay gelebildikleri için. Dede Bayrı ve minare manzaralı yeni şenlik alanı Okçulular'ın katkılarıyla gelecek yıl okulun tamiri ve çevrenin düzenlenmesiyle birinci sınıf bir sosyal merkez haline gelebilicektir.

Kuru Fasülye Yarışması

Okçu'nun, şöhreti Eskişehir'i aşan en meşhur ürünü "Kuru Fasülye" olmadan yaz şenliği olamazdı. Onu en güzel şekilde yetiştiren kadınlarımız bu kez onu en güzel şekilde pişirerek yemek yarışmasına katıldılar. Birbirinden lezzetli yemeklerin içinde en yüksek puanı Hüseyin Türkyılmaz'ın eşi Aysel Türkyılmaz kuru fasülye yemeği aldı. Birincilik ödülü sponsoru Süleyman Kavak, yaptığı kısa açıklamada Okçulular'ı parasal konularda bilgisizce eleştiride bulunmaktan kaçınmaya davet etti. Ödülün toplu şenlik bağışlarıyla alınmadığını, kendi emekli maaşıyla aldığını söyledi. Birinciye ödülünü ablası Nurcan Aydoğmuş taktı.

Kuru fasülye jürisi

Kadınlarımızın pişirdiği fasülyeleri numaralı tabaklarda jüri üyeleri tadarak değerlendirdi. Jüri: Turizm ve Otelcilik uzman yöneticisi Fahri Aydoğmuş, köyümüzün okuyan ilk kızlarından hemşire Leyla Kılıç, Adalet Bakanlığı memuru Fazilet Aydoğmuş ve Mehmet Akçakoca'nın hakim eşi bayan Akçakoca'dan oluşturuldu. Puanlamalar 10 üzerinden yapıldı.

Okçu kirazı

Murat İpek, bu sezon tam üretime geçen Okçu'ya has Napolyon kirazını şenlikte görücüye çıkarttı. Okçu'nun yeni gururu alabalığı ise meraklıları Ali Gürbüz Okçu'ya ait kaymakamlığın işlettiği öz'deki tesislerde ve Muharrem Yanar'a ait Ilıpınar'daki tesislerde görüp, alıp, yediler. Komşularına götürdüler.

Köyün yetenekli gençleri hünerlerini gösterdi



Gülerman Kılıç'ın kızı Cansu

Okçulu Aşık Hüsamettin

Orta Anadolu yöresine ait türküleri hem çaldı hem okudu

Genç ve yaşlıların bilgi yarışması

3 Mayıs 2009 Pazar

Halkı Eğitmek

Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek,
Ağaç dik on yıl sonrası ise tasarladığın,
Ama yüz yıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit.

Bir kez ürün verir ekersen tohum,
Bir kez ağaç dikersen on kez ürün verir
Yüz kez olur bu ürün eğitirsen halkı.

Balık verirsen bir kez doyurursun halkı,
Öğretirsen balık tutmasını hep doyar karnı.

Kuan-Tzu (Çinli ozan)
(M.Ö. 1000)

8 Şubat 2009 Pazar

Müjde baraj yapılıyor

Yaklaşık 50 yıldır gündemde olan zaman zaman gündemden düşen Okçu Barajı veya göleti nihayet yapılıyor. Onlarca muhtar eskiten barajı yeniden hatırlatmak Okçulular'ın gündeminde tutmak için yaklaşık 2 yıl önce okcubaraji.blogspot.com adresinden yayına başlamıştık. İl özel idare ve DSİ nezdinde mail, telefon trafiği ve siz değerli ziyaretçilerin varlığının ihalenin yapılmasında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Önümüzdeki örnek susuz dereye sürekli istekte bulunarak gölet yaptırabilen Halıbanlı komşularımız oldu. İstersek biz daha kolay yaptırabilirdik. Geçmiş yıllardaki karşı çıkmalar da yoktu. Bütüm köy olarak istedik ve inşaatın ilk adımı başladı. Şimdi işimiz en iyi şekilde yapılması ve tamamlanması için destek vermek ve uyanık kalmak. Hepimize hayırlı olsun.

17 Ağustos 2008 Pazar

25 Haziran 2008 Çarşamba

Sezen Aksu da Okçulu!

Okçu'nun hayatımızdaki yerini ve nedenini sorgularken zaman zaman aklımıza gelirdi; Hayata başladığımız yer Okçu'ya gitmek, hayata yeniden başlamak gibidir. Özüne dönüp kendini sıfırlamak yeni bir başlangıç yapmaktır. Yalnız değilmişiz. Sezen Aksu da aynı şeyleri hissetmiş. Sanki o da Okçulu. İşte yeni çıkan albümü Deniz Yıldızı'ndaki bir şarkısıın sözleri;


Memleketime çoktan bahar gelmiştir,
Başakları şimdiden göğe ermiştir,
Dağlarını gelincik basmıştır,
Yer, gök ve yürek çiçek açmıştır.

Başımı omzuna yaslamaya,
Hayata yeniden başlamaya,
Bağında, bahçende, pınarlarında
İçimi yıkamaya geliyorum...

28 Nisan 2008 Pazartesi

Bir damla yağmur için bulutlara tırmandılar

























OKÇU'DA YAĞMUR DUASI VARDI

Geçtiğimiz hafta sonu baharı yerinde yani Okçu'da solumak için oradaydım. 27 Nisan Pazar günü de yağmur duası varmış. En son 5-6 yaşlarımdayken bir yağmur duası hatırlıyorum. Yanıbaşımızdaki dedebayrını, azatları yeniden keşfettik. O bayırı kaplayan kekik kokusu sizi de çocukluğunuza alıp götürecektir.

Hava bulutluydu ve rüzgar, uzaklarda bir yerlerde yağan yağmurun toprak kokusunu getiriyordu. Köy halkı bir haftadır yağmur duası için hazırlanıyormuş. Böyle organizasyonlarda hep baş çeken kişiler yine işin başında, diğerleri de kenarından tutmuş tam bir imece vardı. Halilbağı ve Karaburhan'ı da davet etmişler. Onlar da davete icabet etmişler yanlarında getirdikleri birer kurbanlıkla. Tam sekiz koyun kurban edilmiş dedeye.

O, 'vay vay kocadım yanlarım hep ağrır' diyerek oturduğu yerden kalkmakta zorlanan yaşlı ebelerin, dedebayrına en dik yerden tırmanışını görmeniz lazım. Biz soluk soluğa kalmışken 80'inin aşmış ebelerden birine sordum 'bu kadar zorlanacağına çıkmasan daha iyi olmaz mıydı senin için' diye. "Bir damla yağmura hasretiz kuzum. Zaten öleceğiz. Ölürsem de burada öleyim" cevabı verince bize susmak kaldı. Dedebayrını her tarafından kadınlar erkekler, çocuklar yaşlılar tırmanışa geçmişti. Biz kayaların olduğu klasik kuzey rotasını izleyerek zirveye(!)20 dakikada ancak varabildik. Herkes oradaydı. Aşçıbaşları Ömer Ulutürk ile Mustafa Karadayı'nın çalışkanlığı ve telaşlı didişmesi görülmeye değerdi.

Duanın ardından bulutlar iyice karardı ve hava soğumaya başladı. Hemen yemek kazanları açıldı servis başladı. Yanında ayranla birlikte. İşin dini yönünü bilenler biliyordur ama yağmur duası biraz doğaya saygı ve gelenektir Okçu'da. Ağlamaklı bir kıtlık hüznüyle değil, bir hıdrellez coşkusuyla yapılır. Öyle de yapıldı. Yendi içildi, dualar edildi ve Ilıpınar'a aşağı bırakıldı ağır bedenler. Akıllarda etli pilavın, kekiğin, poyrazın birbirine karışan kokusu kaldı.

Ha yağmur mu? evet bir kaç saat sonra yağmaya başladı, devam etti hem de bir gün boyunca. Hepinize sevgiler selamlar. Siz de gidin yanıbaşınızdaki dedebayrını yeniden keşfedin, baharı karşılayın.

Siz köklerinize bağlı mısınız?

Siz köklerinize bağlı mısınız, hangimiz bağlıyız? Dedebayrının azatları köklerine sıkı sıkıya bağlı. O ağaçlar, toprağa pençesini geçirmiş bir kartal gibi asırlardır orada duruyor. Herkesin çocukken mutlaka gölgesinde oynadığı, sonra alışıp bir daha bakmadığımız baksak ta görmediğimiz, görmek için bakmadığımız O ağaçlar. Dede bayrının azatlarına en son ne zaman baktınız. O asırlık mirası farketmenin tam zamanı. Bir bahar öğleden sonrası yapılan yağmur duasında ben yeniden keşfettim. Siz de keşfedin diye fotoğrafladım. Hiç farketmediğimiz bir açıdan. O ağaçlar Okçu tarihinin, o dereden gelen geçenlerin canlı bir tanığı. Asırlardır orada duruyorlar. Bizden önce de vardı bizden sonra da olacaklar.





16 Nisan 2008 Çarşamba

Tarım köylü uğraşısı değildir

Tarımla ve Okçu'yla ilgili beyin jimnastiğimize devam ediyoruz. Tarım ile ilgili memlekette iki önemli yanlış algı var;

*Tarım, 'köylü' uğraşısıdır

Bu, tamamen yanlıştır. Tarım 'köylü' uğraşısı değildir. Bunu söylerken tarımı köylüler değil, İstanbul'dan İzmir'den New York'tan gelenler yapsın gibi bir şey anlaşılmamalı. Sözünü ettiğimiz şey tarımın artık dededen, babadan kalan yöntemlerle bir iki dönüm tarlada bilimsellikten uzak yapılamayacağıdır. Verimli tarım için artık teknoloji ve sermaye kullanmak kaçınılmaz olmuştur. Ancak bunu da yine en iyi köylülerin yapacağına inanıyoruz. En azından yapması gerektiğine inanıyoruz. Köylünün kaynaklarını şehirli değil köylü kendi kullanmalı. Tabi zor da olsa kafa yapısını değiştirerek ve yüzyılar içinde yerleşmiş, kalıplaşmış umutsuzluğu kırarak. Bir araya gelerek, güçlenerek, Belki de tarla sınırlarını kaldırarak.

*Tarım ülkesi olmak kötüdür

Bu da tamamen yanlış bir yargı ve sömürgeci odakların uydurmasıdır. ABD ve AB'yi tümden suçlayamayız ama onların genlerine işleyen sömürgecilik mantığa göre gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını günümüzde daha kolay sömürebilmek için kendi kendine yetemez hale getirilmesi muhtaç edilmesi ve borçlandırılması yöntemi uygulanmaktadır. Tarım ülkesi olmak sanayi ülkesi olmaya asla engel değildir. Bugün dünyanın en önde gelen sanayi ülkesi Fransa, tarımsal üretimde geldiği noktayla Avrupa'nın gıda ambarı olmuştur. Hollanda'nın, İspanya'nın, İtalya'nın ve daha bir çok küçük Avrupa ülkesinin tarımsal ihracatı bizim kat kat üstümüzdedir. Uygulanan kotalar, göstermelik teşvikler, dededen kalma tarım yöntemleri hem köylüyü muhtaç hem ülkeyi gıdada dışarıya bağımlı hale getirmiştir.

İmkanlar değerlendirilmeli

Önümüzde tarım ürünlerinin kıymete bineceği, tarımın para edeceği bir dönem var. Devlet genel bir tarım politikası oluşturursa, biz köylüler tarımın 'köylü' uğraşısı olmaktan çıktığını farkederek hareket ederse yeni bir dönem başlamış olur. Köylünün itibarı iade edilir. Tarım artık sermaye ve teknoloji istiyor.
Bülent İpek

15 Nisan 2008 Salı

BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMEZ

Bütün anneler, annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba,
Ve karyola bile yoktu evinde.
Denize giremedin,
Okuma yazma bilmedin.
Güzel gözlerin,
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya.
Yirmialtı yaşındayken
Yaşamadan öldün...
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek...
Böyle gelmiş,
Ama böyle gitmeyecek!

AZİZ NESİN

6 Mart 2008 Perşembe

Yapılacak mı yapılırsa işimize ne kadar yarayacak?

Okçu göletiyle ilgili gelinen aşamada cevabı belirsiz iki soru var;

1- Topalın Dere'ye hazırlanan gölet projesi için bir ay sonra Ankara'daki toplantıda bütçe ayrılıp ayrılmayacağı. Okçu göletinin projelendirmesi ve planlaması Eskişehir'deki DSİ 3. Bölge Müdürlüğü tarafından yapıldı. Yani proje dosyası hazır. Eskişehir, elindeki diğer proje teklifleriyle birlikte Okçu göletinin teklifini de DSİ genel Müdürlüğü'ne bugünlerde sunacaktı. Ancak projenin 10 yıldan eski olduğu için revize edilmesi gerekiyor ve proje revizyonunun yetişip yetişmeyeceği de belirsiz. Tekliflere bütçe ayrılıp ayrılmayacağına bir ay sonra yani nisan ayının başında Ankara'daki DSİ genel müdürlüğü karar verecek. Buraya yetişmezse Okçu göletinin ek programa da sokulabileceği belirtiliyor.

2- Daha önemli olan diğer cevapsız soru ise hazırlanan projenin içeriğiyle ilgili. Sulama alanının hangi mevkileri kapladığı ve kaplamadığı. DSİ 3. Bölge Müdürlüğü'nden edindiğimiz bilgilere göre cezibe yöntemiyle sulama yapılacak. Bu, halkın deyimiyle suyumuzu bizden çok aşağıdaki köylerin kullanacak olması anlamına mı geliyor? Topalın Dere'nin kot farkı Okçu arazisinin küçük bir kısmını kapsıyor. Bütün Okçulular'ın projenin çerçevesini bilmesi gerekiyor.

11 Ocak 2008 Cuma

Tarla parası kalkıyor


Çiftçinin tarla parası olarak adlandırdığı Doğrudan Gelir Desteği (DGD) uygulaması sona eriyor. Hükümet bunu "Araziye değil ürüne destek vereceğiz' şeklinde açıkladı. DGD'nin kaldırılması, çiftçinin, özelikle çok küçük çiftçinin aleyhinedir. Bu değişiklik artık 'ürünümüze destek alacağız' değil, tarla parası olarak verdikleri üç kuruşluk pazar harçlığını da ortadan kaldırmak olarak görülebilir. Mesela, ektiği üç beş dönüm tarladan kalkan kuru fasülyenin bir kısmını pazarda, bir kısmını şehirde komşularına satarak değerlendiren köylümüz bunu nasıl belgeleyip destek alabilecektir. Bu yeni uygulama fakir köylüyü daha fakir yapacaktir. Oysa kendine veya başkasına ait binlerce dönüm geniş arazide, çiftliklerde üretim yapan zengin çifçiye yarayacaktır. 2007'de mali tablosu kötü çıkan, enflasyon hedefini tutturamayan hükümet, vergi oranlarını artırıyor, üst üste zamlar yapmaya devam ediyordu. Açlık sınırındaki küçük köylüyü de unutmadı. Çerçevesi belli olmadan üretime destek vereceğiz açıklamasıyla tarla parası uygulamasını 2008'de kaldırdı.

Yazan: Haydar Dündar

22 Aralık 2007 Cumartesi

Zordur kız çıkarmak


Gelin ata binmiş ya nasip demiş, hem ağlarım hem giderim, yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar aşrı aşrı memlekete kız vermesinler...
Düğün neşe, eğlence, bereket, bolluk, daha bir çok şeyi anımsatır. Kadınlar bir tarafta gelin kızın yanında binlerce yıldan süzülüp gelen Anadolu ritüllerini yerine getirirken erkek kısmına da bir kuytuda kaygısız beklemek düşer.

Kız tarafı olmak mı? İşte o biraz buruktur, belki de buruk bir sevinç ne de olsa gözünüzden sakındığınız kızınız baba ocağından çıkıyordur.
Gerçeklere bakıldığında o gözü yaşlı uğrlanan kız çocukları ömrün son demlerinde coşkuyla evlendirilen erkek çocuklarından daha vefakar çıksalar da yine de hüzünle yolcu edilir.

Burnun diregi sızlayınca, gözyaşlarını saklamak için usulca gidilir bir kuydu köşeye. Belli etmeden hüzünlenilir de bir yandan görevler de yapılır. Nihayetinde zordur kız çıkarmak Anadolu'da...

5 Aralık 2007 Çarşamba

Sapagoz Barajı daha mı karlı?


Okçu Barajı ile ilgili çalışmalar ve incelemeler devam ediyor. Sapagoz Deresi ile Topalın Dere'yi inceleyen devlet yetkilileri, iki mevkki arasındaki avantaj ve dezavantajları ortaya koyuyor. Topalın Dere'nin avantajlarından biri, projelendirmesi daha önceden yapıldığından proje masrafının bulunmaması. Diğer avantajı ise daha büyük ve derin olması nedeniyle su toplama alanının büyüklüğü, bunu sonucunda daha geniş alanın sulanabilecek olması. Devlet yetkililerinni belirttiğine göre Topalın Dere'nin olumsuz tarafı ise suyun ancak araziye motopomp aracılığıyla ulaştırılabilecek olması bunun da çiftçiye düşük de olsa belirli sulama maliyeti çıkaracak olması.
Barajın ya da göletin Sapagoz Deresi'ne yapılması halinde ise hiç bir ek sulama maliyetinin olmayacağı Halıban Kırı ve Sivriardı bölgesindeki arazilerin önemli bölümüne cazibe yöntemiyle su ulaştırılabileceği belirtiliyor. Sapagoz Deresi'ne yapılacak göletin olumsuz yanı ise bu derenin kısa ve yeterli derinliğe sahip olmaması bu nedenle yeterli suyun toplanamayabileceği endişesi. www.okcubaraji.blogspot.com olarak iki projenin de kesin sayısal verilerine ve sonuçlarına ulaşabilmiş değiliz. Eğer elinde bu iki projede toplanacak su miktarı, sulanacak arazi büyüklüğü gibi net rakamlar olanlar varsa ve bize ulaştırırsa veya metnin altındaki 'yorum' yazısının üstüne tıklayarak açılacak boş alana yazarlarsa onları da burada yayınlayıp Okçulular'la paylaşabiliriz.

13 Kasım 2007 Salı

Okçu'ya 'su konferansı' önerisi


Okçu Köyü'nde su stratejisi oluşturulmalı

Yer küreyi tehdit eden küresel kuraklığın doğup büyüdüğümüz coğrafyayı da etkileyeceği, ve bu sürecin çok hızlı ilerlediği, yakın geçmişte yaşadığımız iklimsel değişikliklerden anlaşılmıştır. Doğal yapıyı bozmadan gelecek kuşaklara yaşanabilir bir OKÇU KÖYÜ bırakmak temel görevimiz olmalıdır.
Öncelikli olarak Okçu Köyü halkından oluşan uzmanlar kurulu tespit etmeli ve bu kurulun kapsamlı bir rapor hazırlaması sağlanarak Su kaynaklarının geliştirilmesi, korunması ve arttırılması, suyun boşa gitmemesi için yapılacaklar hakkında geniş kapsamlı bir konferans düzenlenmelidir .Bu çalışmaların sonucunda Okçu Köyü nün su kaynakları yönetimi konusunda bir görüş birliğine varılabilir.Bu doğrultuda bir uygulama planının tespit edilmesi mümkün olabilir. Yazar: Süleyman Kavak (Yazının devamı alttaki haberin yorum bölümündedir)

9 Kasım 2007 Cuma

Baraj için imza toplandı

Yıllardır yaptırılamayan ve efsane haline gelen Okçu Barajı ile ilgili olarak, halkımız bilinçlenmeye ve nihayet toplu olarak hareket etmeye başladı. Okçu Barajı'nın yaptırılmasıyla ilgili imza kampanyası gerçekleştirildi. Ramazan Bayramı'nda ve referandum günündeki imza kampanyasına dışardan gelen ve köyde yaşayan Okçulular büyük ilgi gösterdi. Okçu Barajı'nın yapılması istemiyle toplanan 200'e yakın imzalı dilekçe muhtarlık tarafından resmi yetkililere iletildi.
1960'lı yıllardan beri konuşulan ve çeşitli arazilere yapılması için porjelendirmesi yapılan barajın inşaatına bir an önce başlatılması amacıyla devlet yetkilileri harekete geçti. Zemin çalışmaları 90'lı yılların başında yapılan Topal'ın Dere projesi için 2 Kasım 2007 Cuma günü devlet yetkilileri köyümüze gelerek yeniden arazi incelemesinde bulundular. Hazır olan projenin en kısa zamanda programa alınacağı söylendi.
Ancak bu sözler daha önce de defalarca dile getirilmişti. Bize göre baraj projesinin Okçu ekonomisinin ve Okçu'nun geleceği için önemi aynı yetkililere sürekli anlatılmalı, Eskişehir milletvekilleri ziyaret edilmeli, konu telefon ve e mail trafiğiyle canlı tutulmalı.

2 Kasım 2007 Cuma

Suyu paketleme önerisi

Hasan Atılgan'ın okculuyuz.biz'e yazdığı önerisini hoşgörüsüne sığınarak buraya aldık:
Sayin okcu koyu halki ve aydinlari yillardan beridir koyumuz tarim ve hayvancilikla gecinmektedir,tabiki baraj iyi bir dusunce ama bence koyumuzun suyunu baraja degilde butun yurda ve avrupa hatta butun dunyaya akitmak daha kazncli diye dusunuyorum nasil diye sorarsaniz cok kolay suyumuzu siseleyip bir patent altinda satmak eger bunu gerceklestire bilirsek bence barajdan falan daha cok fayda saglar halkimiza sanirim.Yillardan beridir tarimla ugrasiyor halkimiz sonuc olarak ne kazanc var soylermisiniz lutfen,kaldirilan mahsulden sanirimbildigim ve duydugum kadariyla masraflari karsiliyor veya karsilamiyor yada cok az bir kar birakiyor.Onun icin yeni olanaklar aramak bence daha karli olmalidir,zaten uzaga gitmeye gerek yok komsumuz Kaymaz'da yillardan beridir baraj var ama sonuc olarak ne var kirik dokuk sulama kanallari onun icin sanirimki bu konun uzerinde dursak bence daha karli cikar halkimiz diye dusunuyorum.Sonra baksaniza okcu koyu'nun butun arzisini sulasaniz sanirim bu kadar kaznc saglanamaz. HOSCAKALIN HERKESE SONSUZ SAYGI VE SEVGILERIMLE Kaynak: www.okculuyuz.biz

1 Kasım 2007 Perşembe

"Yeniden imza kampanyası yapalım"

Hasan Hüseyin Yanar'ın imza kampanyası önerisini hoşgörünüsüne sığınarak buraya aldık. Herkese öncelikle selamlar...Okçu'nun yararına öne atılan düşünceler çok güzel.Hepimizin amacı Okçu'nun menfati elbette.Bence artık köye baraj yaptırma işinin(hazır konu da açılmışken)ciddi anlamda incelenmesi ve somut bir şeyler yapılması gerekir.Ne olabilir?Öncelikle imza gerekiyorsa tekrar imza kampanyası başlatılsın.Sonra gereken yerlere iletilsin.Hala sonuç alınamıyorsa köy halkı olarak belirlenen bir günde tüm vatansaşlarla birlikte Ankara'ya kadar protesto yürüyüşü yapılsın güzel bir organizasyonla.Medya bu olaydan azami haberdar edilsin.Bu işi muhtarlık ,dernek işbirliği içinde yapmalıdır.Fikirler hayata geçtiği sürece yaşarlar...Saygı ve sevgilerimle... Hasan Hüseyin YANAR Kaynak: www.okculuyuz.biz

10 Ekim 2007 Çarşamba

Okçu Fasülyesi'ne standart


Okçu'nun memlekette en meşhur ürünü kuru fasülye. Eskişehir'de yıllar önce bir semt pazarında iki ayrı pazarcının Okçu fasülyesi! diye bağırarak satış yaptığını görüp şaşırmıştım. Eğer başka bir Okçu'nun değilse fasülyemiz yıllardır biliniyor. Bu meşhurluk fasülyenin Okçu'da çok yetişmesinden değil lezzetinden geliyor. Dere yatağı özelliği barındıran Okçu özünün kumsal-milli yani tam geçirgen toprağı, gece gündüz arasındaki sıcaklık farkından gelen dayanıklılık ve kireçli suyu sanırım Okçu fasülyesine o hakkettiği lezzeti ve ünü kazandırıyor. Köydeki eskiler bilir, iyi fasülye 9 su verilerek yetişir, sabah çok erken sulanır filan derler, bunlar da doğrudur muhtemelen. Hepsinin araştırılarak bir standarta bağlanması, üretenlerin onlara uyması ve internet ortamında sitelerde Okçu fasülyesinin tanıtılması faydalı olabilir. Bir de en iyi cins tohumluk konusunda bir standart sağlanabilir. Bizim fasülyenin değerini, Konya ve çevre illerde, geniş çorak ve tuzlu arazilerde yetiştirilen, yeraltı suyuyla 3-4 kez sulanan fasülyeler düşürüyor. Çünkü onlarla karışıyor. Türkiye'de en meşhur fasülye Erzurum İspir'de yetişiyor. yetişen yerin özelliği bizim öz ile hemen hemen aynı. Yuvarlak şeker fasülyesiyle dünyada tanınıyor. Lüks restoranlar kilosunu 6-7 YTL'den gidip alıyor. Başka yerde yetişen taklit İspir (şeker)fasülyesi daha ucuz olmasına rağmen restoran sahibi kalitesi bilindiğinden gidip direk yerinden alıyor. Zaten İspir'de bu fasülyeyi gelen her tüccara satmıyorlarmış. Bizim için de önemli olan 'bu fasülye sadece Eskişehir'in Okçu köyünde yetişir oraya has' dedirtebilmek.

6 Ekim 2007 Cumartesi

Ak bakla verimi yüzde 30 düştü


Bu yaz yaşanan aşırı sıcak ve kuraklık tahıl ürünlerinde olduğu gibi sebze ve meyvede de verimi düşürdü. Okçu'nun önemli gelir kaynağı olan ak bakla dediğimiz ünlü kuru fasülyesinde aşırı sıcak ve kuraklık yüzünden verim düşüşü ortalama yüzde 30 olarak gerçekleşti. Bazı mevkilerde verimin yüzde 50'nin üzerinde azaldığı belirlendi. Köydeki üreticilerden alınan bilgiye göre verim düşüşünün nedeni, aşırı sıcakların çiçek zamanı çiçekleri yakıp dökmesi ve o hassas dönemde istenen 'zamanında-hemen' sulamanın yapılamaması. Çünkü bu yaz özde su, kurak geçen diğer yıllarda olduğu gibi o kadar azalmış ki köylü baklanın suyunu zamanında verememiş. İki üç gün su sırasında bekleyip ancak geceleri sulama yapılabilmiş. Verim düşüşünün baklanın kalitesine ve yemek lezzetine de yansıdığı ancak Türkiye genelinde verim düşüşü olduğu için serbest piyasadaki alım fiyatının geçen yıllara göre daha yüksek başladığı belirtiliyor.

30 Eylül 2007 Pazar

80'LERDE OKÇU'DA ÇOCUK OLMAK

Seksenli yıllarda Okçu'da çocuk olmak demek;

-Gaz lambasıyla ders çalışmak demek
-Siyah beyaz televizyonu aküyle izlemek demek
-Sokakta çember çevirmek, çemberin elde tutulan demirine patlak ağaçtan sap yapmak
-Sapagoz'da, Çağlak'da, Yokarıbayça'da yüzmek
-Çallık'ta veya Çalarman'da futbol oynamak, Halıban'a yenilmek demek
-Ortaokulda parktaki çamların dibini çapalamak, ilkokulun arkasına ağaç dikmek
-Gece yarılarına kadar tutmaca-kurtarmaca oynamak, son turda herkes seni ararken eve gidip uyumak demek
-Hızlı gobdiren (dörtnala giden) bir eşeğe sahip olabilmek, diğer çocukları geçmek için eşeğin önüne babadan gizli arpa vermek
-Akşamları postayı (Arabacı Haydar)beklemek, Çallık'ta görününce 'Posta geliyor'diye bağırarak kavenin önüne koşmak
-Cumartesi günleri Kara Şimşek'i izlemek, dizi bitince kuzuları yaymaya götürmek
-Kuzuları diğer çocukların kuzularıyla karıştırmak, hava kararınca öze, bahçelere sokmak demek
-Şuayp ayakkabısı giymek, ayağı vurunca kenarını kesmek demek
-Harmanyerinde atların çektiği dövene binmek, delicelerin üstünde köşe kapmaca oynamak
-Salatalık toplamaya gitmek, salatacıya zalatacı demek, herkesin bir zalatacısı olması demek, Mesela Selçuk'un zalatacı, Turan'ın zalatacı
-PTT odasına kulüp demek, kulüpte Yanbir, pişti, okey oynayabilmek demek
-Gece sokakta Aydın Hoca'dan kaçmak ama sonunda yakalanmak, ceza olarak kömür taşımak demek
-23 Nisan ve 19 Mayıs bayramlarında sandalyenin üstünde şiir okumak, yanyana dizilerin sıraların üstünde piyes oynamak
-Okulda öğlen yemeğine gelip gitmek
-Sait Hoca, Necdet Hoca, Nadide Hoca, Aydın Hoca, Hüseyin Hoca, Şerafettin Hoca, Fikret Hoca, Ahmet Hoca, Harun Emmi, Yakup Emmi demek
-Dene beklemek, harmanyeri beklemek, bentte su beklemek, kış akkşamları davarı beklemek, karpuz tarlası beklemek, biçer beklemek, çerçici beklemek
-Çuval ağzı açmak demek
-Öze yol yapan dozeri seyretmek
-Bayramda kaba şeker verenlere gitmemek, kağıtlı şeker verenlere üç kere beş kere gitmek
-Ve malesef bayramlarda sigara içmek demek
-Sülu'nun Ahmet'den soğuk kola almak, Tahsin'den kader çekmek, Sayit'den mantar tabancası almak kızkaçıran, torpil, füze, çatpat gibi bilimum patlayıcıları temin etmek demek
-80'li yıllarda Okçu'da çocuk olmak güzel şey demek...Bülent


Kelemlikte pis yedili oynamak, tenekeden ok yapmak, harman yerine telisten kahvehane yapmak demek (Ali Osman)

...

29 Eylül 2007 Cumartesi

3500 yıllık baraj hala kullanılıyor


Alacahöyük Hitit Barajı

Hititliler döneminden kalma antik bir baraj bir kaç yıl önce Yüksel İnşaat tarafından kullanılır hale getirildi.Çivi yazili belgelerden elde edilen bilgiye göre günümüzden yaklasik 3500 yil önce Hitit krali IV.Tuthalia Anadolu’da yasanan kuraklik üzerine Misir’dan bes gemi bugday getirtti ve Orta Anadolu genelinde bir kaç baraj yaptirdi. Bu barajlarin yerleri bilinmekte ise de biri hariç digerleri artik bulunmamaktadir. Alaca Höyük’teki 3500 yillik baraj ise, göl altindaki kaynak sudan beslennmesi nedeniyle hala yasamakta, ilk günkü islevine yakin bir sekilde sulama amaçli kullanilmaktadir.

Ankara Üniversitesi Dil Tarih Cografya Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof.Dr. Aykut Çinaroglu baskanligindaki kazi grubunun ortaya çikardigi baraj kil çekirdekli tas dolgu tipinde yapilmis. Küçük bir dolusavagi var ve çikis kanallari hala durmakta. Ayrica baraji heykel ve yazilarla süslemisler.

31 Ağustos 2007 Cuma

Kuyu suyu devri bitti!

Eskişehir'den Kaymaz'a gelirken yakın zamanda yapılan beton sulama kanallarının yıkıldığını, orada kırık dökük öylece durduğunu görmüşsünüzdür. Çünkü o kanallar DSİ'nin yanlış planlamasıyla gelecek nesillerin son su kaynağı olarak saklanması gereken yeraltı suyuyla dolduruluyordu. Ve ne oldu biliyor musunuz, evet yeraltı suyu bitti. BİTTİ. DSİ de tehlikeyi farketti artık varolan yeraltı suları için de kullanma izni vermiyor. Yakın gelecekte sulu tarım genellikle akarsu kaynaklarıyla yapılacak.
Tamam köyümüzden büyük bir nehir akmıyor ama kendi kıraç arazilerini rahat sulayabilecek, devamlı bir su kaynağı olduğu biliniyor.
DSİ'yi kendi bakanlığına bağlayan Veysel Eroğlu, Melih Gökçek'e ağzının payını verebilen başarılı ve cesur bir su mühendisi. Şunu biliyoruz ki yeni sulama projeleri hazırlanıyor ve Okçu'nun o projelerin arasına katılabilmesi önemli. Bunu anlatalım ve şimdiden tartışalım.

OKÇU'YA BARAJ ÖNEMLİ, AĞAÇLANDIRMA DAHA DA ÖNEMLİ


Küresel Kuraklık ve Bize Düşen görevler

Öncelikle yaşamsal bir konu olan su sorunu ve buna bağlı olarak Okçu Köyü ne yapılması muhtemel baraj konusunu ele aldığınız ve internet ortamına taşıdığınız için sonsuz teşekkürler.
Okçu Köyü’ne baraj yapılmalı mı ? sorusunu gündeme getirdiğimizde öncelikle baraj yapılmasını gerektiren koşulların oluşup oluşmadığını irdelemek gereklidir.Bunun için de konunun çok değişik boyutları olduğu kaçınılmazdır. Ne yazık ki baraj yapımının bu derece geçikmiş olması da bu nedenlerdendir. Bunlardan çok önemli ikisi Ekonomik ve siyasaldır.Ne yazık ki siyasilerimiz her şeye olduğu gibi insan hayatında kutsal saydığımız maddelerden olan suya da sosyal açıdan değil de ekonomik baktıklarından bu güne değin bu konuda yeterli mesafe katedilememiştir. Yani resmi erkanın bakış açısı; Okçu Köyüne baraj yapılmasının ekonomik olmadığı , yapılan masrafın hiçbir zaman karşılanamayacağı şeklindedir.Bu düşünce yapısını şu örnekle açıklayabiliriz. Hastaneye alınacak bir cihazın o hastaneye ne kadar kar getireceği hesaplanır.Halbuki o cihazın kaç hastayı sağlığına kavuşturacağı pek düşünülmez.Çünkü özel hastaneler kar amaçlı kurulduğundan onların için öncelik kar dır.
Bizler olaya ekonomik ve siyasal değil de sosyal bir olay olarak bakmak ve baraj inşa etmenin bölge insanına , doğasına getirisinin ne olacağını düşünmek zorundayız.

BARAJ ÖNCELİKMİDİR?

Baraj inşa etmeyi düşünmeden önce baraj için olmazsa olmaz olan SU yu düşünmemizin daha gerçekçi olacağı kanısındayım. Zira suyu olmayan baraj baraj değildir. Öyleyse su konusunda bazı bilgileri hatırlayalım isterseniz.

SUSUZLUĞUN SORUMLUSU DOĞA MI ?

Uzmanlara göre kuraklığa yol açan etmenler şunlardır
1 ) kuru iklim
2 ) Kuraklık ( Kuru dönemlerin sıklığı )
3 ) çölleşme ( erozyon, ormansızlaşma , aşırı otlama )
4 ) Su stresi ( yüksek nüfus, aşırı su talebi )
5 ) çevre tahribatı ( su havzalarının amaç dışı kullanımı, kaynakların kirletilmesi, küresel iklim değişimi )
Diğer yandan Devlet meteoroloji işleri Genel Müdürlüğünün hazırladığı rapora göre ülkemiz yarı kurak bir iklim kuşağındadır . Raporda yağışlardaki azalmada iç Anadolu bölgesi yüzde 22 azalma ile ilk sıralardadır.Türkiye genelindeki yağış azalması ise yüzde 17 civarındadır.

Sonuç:

Yukarıdaki bilgiler ve veriler incelendiğinde Okçu Köyü’nün de yakın bir gelecekte küresel kuraklıktan fazlaca etkileneceği bir gerçektir. Önlemlerimizi şimdiden almazsak çok vahim sonuçlarla karşılaşabiliriz. Bu önlemlerden birisi hiç kuşkusuz baraj inşasıdır. Ama daha da önemlisi ağaçlandırma çalışmalarına acilen başlanması , tüm Okçu Köyü merasının ağaçlandırılmasıdır. Zira suyun ve yaşamın kaynağı ormandır.
Bu yıl yapılan ve bence gayet başarılı olan yaz buluşması şenliklerini ağaç dikme bayramına dönüştürerek kaval havasını diktiğimiz ağaçların gölgesinde oynamamızın daha yararlı olacağı kanısındayım.

Öneri:

Okçu köyü Muhtarlığı ve Köy halkının ortaklaşa belirleyeceği bir alanın tahsis edilmesi. Okçu Köyü derneğince proğram yapılarak , organizasyonun sağlanması . Şenliklere gelen sayın hemşehrilerimiz ve misafirlerimize de duyuru yapılarak herkesin en az bir çam fidanı getirmesinin sağlanması .Topluca tahsis edilen araziye gidilerek fidanların dikilmesi sağlanmalıdır. Bu faaliyetin rutin hale getirilerek her yıl gerçekleştirilmesi halinde barajın dolacağı , suyumuzun akacağı kaval havasının daha neşeli çalacağı inancındayım.
Saygılarımla.
Süleyman KAVAK skavak@ttnet.net.tr

30 Ağustos 2007 Perşembe 20:44

(NOT:Süleyman Bey'in, yorum olarak yazdığı bu yazısının bir bölümünü kendisinden izin almadan ana sayfaya koymamızı anlayışla karşılayacağını umut ediyoruz. Yazının tamamı önceki yazının yorum bölümündedir. Sizlerin de yorumlarınızı ve fikirlerinizi bekliyoruz.) Yeniden Okçu Barajı Girişimi

24 Ağustos 2007 Cuma

Halilibram Çavuş anlatıyor


En uygun yer Sapagoz ve Dayısıkolu dereleri

1968 yılında benim muhtarlığımda geldiler ilk defa baraj için. Karataş mevkiinde aktoprak arasında yapılması düşünüldü. O zaman baraj gölünün yukarı değirmenin (Arpalık'daki eski değirmen) çarkevine kadar geleceği, bu barajdan 6 köyün yararlanabileceği söylendi. (Okçu, Halilbağı, Kızılcören, Doğray, İmikler, Erten) Baraj gölü altında kalacak tarla sahiplerine istimlak bedeli vermeden yapılması düşünüldü.
Tabi buna haklı olarak başta özde tarlası olanlar ve tüm köy karşı çıktı. Bu yüzden bu proje gerçekleşemedi. Sonra 90'lı yıllarda Topalın Dere denen Hebib'in ağılın önündeki yer uygun görüldü. Sadece bizim köyün kıraç arazisi için sulama yapılacak bu proje tüm köy tarafından kabul gördü. Ilıpınar'ın 9 ay boşa akan suyu kapalı şebekeyle götürülüp dökülecekti. Sondajlar da yapılmıştı. Projesi hazırlanmıştı. Gelen her hükümet ödenek ayırma işini sonraki hükümetlere bıraktı. Suyu çok ve göleti büyük olacağı için Kızılcören ve Halilbağı göletleri gibi hemen yapılıvermedi.
Bu yıl 22 Temmuz seçimlerinden önce DSİ yetkilileri yine köyümüze geldi. Sapagoz mevkiini gölet için uygun gördü. Hatta Sapagoz ile birlikte bir küçük göletin de Dayısı Kolu denen dereye yapılması konuşuldu. Böylecek hem hiç su altında verimli tarla kalmayacak hem de özün başında olduğu için (cazibe yoluyla)hem öz hem halıbangırı hem de Sivriardı daha ucuz sulanacak.Köyden buna karşı çıkan olmadı ama gidip te dilekçe vermek, sürekli görüşmek lazım. Kendi kendine gelip kimsenin yapacaa yok.

12 Ağustos 2007 Pazar

Çölleşme Haritası


Türkiye çölleşiyor, suyumuz şimdi daha kıymetli




Okçu Barajı'nın 1960'lı yıllardan itibaren başlayan serüveni gerek hükümetlerin isteksizliği, gerek köylünün karasızlığı yüzünden bugüne kadar sürüncemede kaldı. Halilbağlı hemşerilerimizi gerçekten tebrik etmek lazım. Suyu olmayan dereye (sağdaki fotoğraf Halilbağı Göleti) gölet yaptırmayı başardılar. Tabi devlet yetkilileri zaman zaman Okçulular'ı da muhatap almış. Kaymakam, gölet konusuyla ilgili konuşmak için köyden çağırdığı bir heyetle toplantı yapmış, peki ne için: Okçu'nun suyunu Halilbağı göletine vermeye ikna etmek için. Okçu göleti ya da barajıyla ilgili toplantı yapılmıyorsa bu Halilbağı'nın kabahati değil tabi. İliklerimize işlemiş kaygısızlığımızın sonucu. Toplu hareket edersek şartların değişebileceğine inanırsak suyun hakkını veririz. Dedelerimiz de o suyun başını yüzyıllardır boşuna beklememiş olur.

Okçu Barajı'nın 50 yıllık serüveni

Dünya susuzluk çekerken, çevremizde hiç bir yerde bu kadar çok temiz su yokken, insanlar suyu olmayan derelere lobicilikle gölet yaptırabilirken, Okçu'nun makus talihini değiştirecek, fakirlikten kurtaracak, topraklarının değerini kat kat artıracak, katma değeri yüksek ürünler ekilmesini sağlayacak, zenginlik ve refah getirecek Okçu Barajı (veya göleti) yıllardır yapılamıyor. Daha kaç nesil, su akarken arkasından bakacak. Geçen onlarca hükümetle birlikte kendi ilgisizliğimizin de katkısıyla barajını yaptıramayan, suyunu kullanamayan, hakettiği değere kavuşamayan insanlar olduk. Artık tamam. Okçu'ya baraj yapılması için elimizden gelen her çalışmayı göstermenin zamanı geldi. Buradaki değeri yetkililere, ilgililere , ilgisizlere anlatmanın zamanı.